1 Ocak 2011 Cumartesi

hastane

HASTANE                                     
  
                                                                                   “asıl büyük ve korkunç gerçek şudur;
                                                                                      hiçbir işe yaramaz acı çekmek…”
                                                                                                       Cesare Pavase


      a)  İkişer üçer çıktığım merdivenlerin her birine telaşımdan bir parça bırakıyordum.        Nefesimi sanki ayaklarımdan alıyordum. Tam olarak hangi yöne gideceğimi bilmemem, gözlerimi sabit bir noktada tutmama engel oluyor.

a)      402 numaralı oda.

b)      Paldır küldür adımlarla girdiğimde, içerideki huzursuz sakinlik ayaklarımı utandırmıştı.

c)      İçimde bir kuş ötüyordu nice zamandır, şimdi susmuştu.

d)     Pencerenin önündeki yatakta bir ölü gibi uzanan adam bana, babamı ve hastane günlerimi hatırlatıyordu.

e)      Uzun zamandır gelmediğim psikiyatri servisi, geçmiş günlerin intikamını almak istercesine bedenimin her yerine kokusunu sindiriyordu.

f)       Bilenler bilir, şizofreninin, depresyonun, histerinin… Hepsinin  kendine has bir kokusu vardır.


      ğ) yağmur altında kalmış tuzlu  bez tadı gibidir hastane duvarları. Hem ıslak hem kuru ve hep kuruntulu.

h) Kusmuk kokusunu da unutmamalı tabi. Bu, bünyeye ağır gelen ilaçların, mide içinde kalmaktan bıkıp, gün yüzü görme ihtiyaçlarının sonucudur genelde.

ı) Kusmuk ve nem kokusunun kuşattığı oda, barış için bomba kullanan elleri hatırlatıyor bana .

i) Yine anlatmak istiyorum insanlara kanla barış olamayacağını. Yine sokaklara çıkmak, haykırmak ve ertesi gün göz altına alındığım bir hücrede bulunmak. Yine yine yine…

j) Bu lanet kusmuk kokusunun bana hatırlattığı şeylerdi bunlar.

k) Buna rağmen, derin derin soluma sebebimi hala bilmiyorum.

l) Şuramda ki kuş ötmüyordu artık. Çoktan uçup gitmişte olabilir. Bilmiyorum.

     m) Issız bir ada olabilir. Ada olmasa da olur ve yanıma alacağım üç şey.

     n) Fakat bir yerlere gitmeliyim artık.

     o) Kaderimdeki yara temizlenemeyecek kadar yayılmış durumda.

     ö) Derin bir sessizlik hakim odada. Biri bir kelime söylese kıyamet saati tekrar ayarlanacak gibi.

     p) Güneşse bulutların ardından çıkmamaya yemin etmiş gibi. Huzursuz bir gri olmuş sokaklar ve bu oda.

    r) Ne yaparsam yapayım. Aklımdan çıkmıyor işkence günlerim. Ve şimdi bu oda bana her saniyesini hatırlattığı o günlerin derin sancısını duyumsatıyor.

   s) İçimden bir kuş sürüsü havalandı az evvel. Çocuğumu da alıp gittiler, hissettim.

   ş) Pencerenin önünde bir adam. Uyuyor. Bu derin uykunun ona yaşattığı huzur duygusunu anımsıyor gibiyim.

   t) Bu duygu, karmaşanın ortasında uyuya kalmış bir çocuğa bakar gibi bir masumiyet giydirir insana.

  u) Her şeyi unutmuş olmak, bütün acıları, bütün kederler, bunu anlayabilmeniz için bir kez olsun acıyı katık etmeniz gerekir . Ancak o zaman anlayabilirsiniz beni.

  ü) Terk edilen çocuklar da büyüyor. Aldatılan kadınlar da seviyor. Yaralanmış erkekler de ağlıyor.

  v) Bir hastane bana bunları öğretiyor. Yataktaki adam sancımı azaltmıyor. Acı çeken bütün yanlarım bana yalnızlığı hatırlatıyor.

  y) Ayaklarım hala utangaç adımlar çevresinde. Kuşum ötmüyor. Muhtemelen, şairin bahsettiği trene binip gitti.

  z) odadaki sessizlik griyle bütünleşmiş. Ve içimdeki ses diyor ki; acıdan ölüyorsa bu adam kefen bezi gri olmalı. Fakat susmalı şimdi.

 .) Kuşlar gitti.

 .) Kusmuk kokusu tenimde.

 .) Hatırımda, yalnızlığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder